Türkiye’de şirketler için aile anayasası danışmanlığı konusunda önde gelen isimlerden Prof. Dr. Cemal Yükselen, Aile İşletmelerinde Kurumsal Yönetim ve Aile Anayasası kitabında çok önemli tespitlerde bulunuyor ve içinden geçtiğimiz dönemin çetin ama aşılabilir olduğu görüşünü paylaşıyor.
Aile işletmelerinin dünyadaki tüm işletmelere oranı; yüzde 75 ile yüzde 90 arasında, Avrupa’da ise yüzde 70 ile yüzde 80 arasında değişiyor.
Prof.Dr. Cemal Yükselen; Türkiye’deki tüm işletmelerin yüzde 95’ini aile şirketlerinin oluşturduğunu kaydederek, “TÜİK ve İstanbul Ticaret Odası verilerine göre Türkiye’de aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl. Bu aile şirketlerinin sadece yüzde 30’u ikinci kuşağa, yüzde 12’si üçüncü kuşağa geçebiliyor. Dördüncü kuşağa geçebilenlerin oranı ise yüzde 3’te kalıyor.” diyor.
Şeyh Edibali’nin ünlü sözünü şirketler için uyarlayan Yükselen, şirketlerin türlü zorluklar ile ve büyük fedakarlıklar sonucu kurulan değerler olduğunu; fakat bin bir zorlukla kurulan bu işletmelerin aile içindeki anlaşmazlıklar ve çatışmalar nedeniyle bir çırpıda dağılmasının içinde yaşadığımız dönemin en önemli problemlerinden biri olduğunu belirtiyor.
Prof.Dr. Yükselen; şirketlerin yaşam süreçlerinde en önemli hatalardan birinin, şirketin, aile için var olduğu düşüncesinden hareketle aileye hizmet eden konumda tutulması olduğunu; oysa ailenin şirkete hizmet etmesi gerektiği düşüncesinin önem taşıdığını belirterek, aile ile şirket ilişkilerinin mutlaka kurumsallaştırılmasının sürdürülebilirlik için şart olduğunu vurguladı. “Bu nedenle öncelikle şirketlerin çok güçlü aile anayasalarının olması gerekir ve bu anayasa ailelerin ve şirketlerin kuşaklar boyunca yaşaması için bir zorunluluktur. Türkiye’deki şirketlerin diğer kuşaklara geçmesi ile ilgili de çarpıcı rakamlar veren Yükselen; 90’lı yıllarda işletmelerin ortalama yaşı 25’ti ama 2000’li yıllarda 15’e düştü. Bu demektir ki, kritik eşiğe gelen işletmelerin oranı az değil.” diyen Yükselen, 15 yaşın üstündeki işletmelerin oranının ise sadece yüzde 26 olduğunu söyledi.
Dünyadan bazı önemli örnekler de veren Yükselen, Türkiye’de maalesef anayasa konusunun şirketler tarafından anlaşılamadığını bu konuyla ilgili devletin de teşvik edici çalışmalar yapması gerektiğini belirtti.
– 2025 yılı itibariyle dünyadaki en büyük şirketlerin yüzde 40’ını aile şirketlerinin oluşturması bekleniyor
Türkiye’de her ne kadar babalar kurar, oğullar yer, torunlar batırır gibi ifadeler klişe söylem gibi gözükse de istatistikler bu sözü doğrular nitelikte. Aile şirketlerinin kötü ününü destekleyen pek çok örnek olduğu açık; ama aile anayasası temelleri ile kurumsallaştırılıp iyi yönetildiğinde aile şirketlerinin olağanüstü başarılar gösterdiği de ortada. Japonya’nın en eski aile işletmelerinden olan ve halen otomobil üretiminin yüzde 20’sini giyim üretiminin yüzde 15’ini kontrolünde bulunduran The Mitsui Ailesi, aile anayasalarını 1800’den önce yazmışlar. Dünya çapındaki perakendeci işletme olan Fransa’daki The Muillez Ailesi’nin aile anayasasının geçmişi ise 100 yıl öncesine dayanır.