28 Mayıs 2024 / Gölcük Haber Gazetesi
“Fenerbahçe 201,5 milyon euro değerinde kadro değerine sahip. Oyuncu başına 7,5 milyon euro. Galatasaray 193,4 milyon euro değerinde. Oyuncu başına 6,9 milyon euro. Beşiktaş ise toplam 138,9 milyon euro değerinde. Oyuncu başına 3,9 milyon euro. Trabzonspor 98,8 milyon euro, İstanbul Başakşehir 44,2 milyon euro. Bir örnek olarak en düşük değer İstanbulspor’un: 7.8 milyon euro.”
* * *
Özetle bu sezon en yüksek değere sahip olanlar yarıştı ve puan rekorları kırıldı. Galatasaray 102, Fenerbahçe 99. İpi Galatasaray göğüsledi. Galatasaraylılar memnun, mutlu, Fenerbahçeliler ise gergin ve öfkeliler.
Bana “Sezonu özetler misin?” diye sorsanız, ”Kavga ve gerginlik.” der, bitiririm. İş değeri 500 ile 1,2 milyar euro arasındaki Avrupa kulüpleri ile rekabete gelince herkes suskunlaşıyor. Avrupa kulüplerine göre bizim piyasamızın sığ olması rekabeti lokalleştiriyor. O yüzden birbirimizi yiyoruz. En çok eleştirdiğim de bu sektörde hiçbir uzun vadeli planlama yapılmadan tamamıyla günlük yaşanması.
Ben en çok Zdenek Zeman’ın “Futbol artık bir oyun değil, endüstri.” sözünü önemsiyorum. Bu da beni ‘fanatik taraftar’ olmaktan uzak tutuyor.
Futbolcu tarafından bakacak olursanız Dennis Bergkamp’ın “Her topun düşüşünde düşünmek zorundasınız.” sözünü futbolun da akıl oyunu olduğunu gösterdiği için seviyorum. Oyunun kolektif tarafını Johan Cruyff’un “Futbol basit bir oyun. Zor olan, basit futbolu oynamak.” sözleri özetliyor. Lionel Messi’nin “Futbolun en önemli parçası röportajdır.” sözleri ise futbolun şov dünyası ile bağını, futbolcunun ego kontrolü ile bağını göstermesi bakımından önemsiyorum. İç ve dış piyasanın ortak tarafı ise bu gösteriş sporunda oyuncu olmanın da yönetici olmanın da zorlukları olması. Çünkü sizden herkes katıksız başarı istiyor.
Futbol gerçekten sihirli bir oyun. Her nasılsa çocuklardan yaşlılarına kadar herkesi etkisine alıyor. Toplumu bölerken, taraftarı bütünleştiriyor, koruyor, güven veriyor. “Sen hangi takımı tutuyorsun?” diye, bu yüzden soruyorsun. Aynıyı hissedenler, arkadaş oluyor, sosyalleşiyor.
“Futbol asla sadece futbol değildir.” isimli kitap Simon Kuper tarafından 1994’te yazılmış. Futbolun futbol dışındaki etkilerinin neler olduğunun ülke ülke dolaşılıp araştırılarak işlendiği kitapta siyaseti ve toplumu yönetmek isteyenlerin de bu dünyanın içine girmeye çalıştığı anlatılıyor. Futbolun kişiden topluma her alanı etkilediği, kimi zaman uyuttuğu, kimi zaman coşturduğu, böldüğü, birleştirdiği, taraf yapıp üzdüğü ve sevindirdiği… Futbolun kullanıldığı da cabası.
Bugünkü güncel tartışmaya bu başlık altından bakacak olursak. A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın ABD’de yapılacak maçlar için dünya vatandaşlarının arasında, herhangi bir takım bütünlüğü olmadan, korunmadan, onore edilmeden uçakta ‘ekonomi sınıfı’nda uçurulmasını nasıl yorumlamak gerekli? Nice başarılara imza atmış bu takım için ‘özel’ hiçbir şey yapılmaması, THY, Voleybol Federasyonu ve diğer taraflar arasında tartışma başlattı. Sorumluluğu kimse üzerine almak istemedi.
Dünyanın bir numarası ve son Milletler Ligi şampiyonu Türkiye’nin milli takımına 13 saatlik bu yolculukta bu kadar özensiz davranmanın sorumlusu kimdi?
Nitekim takımın en önemli oyuncuları arasında yer alan 1.95 boyundaki Ebrar Karakurt sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Başka takımlar için özel uçak tahsis etmeye devam, bize gelince ekonomi” ifadelerini kullanarak koltuk mesafeleri Business sınıfa kıyasla daha dar olan ekonomi sınıfında uçurulmalarına tepki gösterdi.
Bu durumun tasarruf tedbirleri ile bir ilgisi olabilir mi? Yoksa işin içinde kültürel bir sorun mu vardı? Futbol asla sadece futbol değildi ama voleybol mutlaka voleybol muydu?