Tasarrufun günü saati…

14 Mayıs 2024 / Gölcük Haber Gazetesi

“En büyük sorunumuzun ‘tasarruf’ olduğu söyleniyor. Bizimkiler yetmeyince elin tasarrufunu kullanmak zorunda kalıyoruz. Hem borçlanıyor, hem de geminin yönünü bir türlü değiştiremiyoruz. Onlarca yıldır durum değişmiyor. Sorun kronikleşiyor, yapısallaşıyor. Bunu anlıyoruz da yeteri kadar katma değer üretmeyen, yeteri döviz kazandırmayan teknolojiye sahip olmamıza rağmen, harcamalarımızı niye bu kadar yüksek tutuyor ya da gereksiz harcamalar yapıyoruz?  İşte burası anlaşılır değil!

* * *

Oysa özellikle cumhuriyetin ilk yüzyılı tasarruf terbiyesinin yaşatıldığı, çocuklara aktarıldığı yıllardı. Büyüklerin giysilerinin küçüklere uyarlanması, yaka-kol yeni değişikliği, kumbaralar, sarı defterler, bakkala yazdırmalar, fırından mukavva biletle ekmek almalar… Bu, siyah beyaz televizyonun, lpg tüplerinin sonradan evlere girdiği radyolu, gazocaklı bir dönemdi.  Henüz dışa açılmamış, kredi kartları elimize verilmemiş, ‘not’çular ile tanışmamıştık. ‘Ayağını yorganına göre uzat’ dönemi işte. Zaten ‘yok’sa ne yapacaksın ki!

Tasarruf, dışa açılmadan sonraları, ekonomik krizlerin ardından akla gelir oldu.  Kamu kesiminde de… Başta kağıt kullanımı, telefon giderleri denetime alınır, gazete-dergi alımı kesilir, ilanların verilmesi durdurulur, araçların benzin mazot giderleri kısılmaya çalışılırdı. Hatta bazı yatırımlar durdurulur, ertelenir, vatandaşa örnek olunacak tarzda giderler kısılmaya çalışılırdı. Muhtemelen ‘dar elbise’, ‘kemer sıkma’ o günlerden kalma deyimler olmalıdır. 

Tasarrufa başlamamız için mutlaka bir istikrar programı ilanına gerek var mı? Öyle ya, bir yandan dolarizasyonu durdurmaya, diğer yandan giderleri kısmaya, çifte vergi ve diğer araçlarla gelirleri artırmaya çalışıyoruz. Enflasyon hedeflemesine geçeceğimizi ilan ediyor, para politikasında sıkılaştırma ve sadeleştirme yapıyoruz. Peki tasarruf nerede? Jilet gibi elbiseler ve o biçim kişisel bakımla televizyonlarda boy gösterip, harcamaları sürdürüyoruz. Gerçekten samimi miyiz?

Hatırlarsınız deprem yılında ek bütçe ile yaklaşık 1,2 trilyon liralık ek gelir yaratmayı planlamıştık. Bu gelirlerin 1 trilyon 150 milyar lirası vergi düzenlemelerinden sağlanacaktı. Elde edilecek gelirlerin 527,3 milyar lirası deprem nedeniyle yapılacak harcamalardı. Geri kalanlar da faiz ödemelerini de kapsayacak şekilde çeşitli kurumların ihtiyaçlarının giderilmesinde kullanılacaktı.

Çok çok farklı amaçla yapılacak harcamalar arasında ikisi dikkat çekiciydi: Birincisi ‘yolluklar’. Ek bütçede yer aldığı kadarıyla 12 kadar kamu kurumunun ‘yolluk harcamaları’ için toplam 1 milyar 817 milyon liralık, hemen hemen aynı sayıda kamu kurumunun ‘tüketime yönelik malzeme’ ihtiyaçlarının karşılanması için de 3 milyar 272 milyon lira harcama yapılması öngörülmüştü. 

Yolluk harcamaları içinde Milli Savunma Bakanlığı’nın, İçişleri Bakanlığı’nın Jandarma ve Sahil Güvenlik’in de yollukları vardı. Güvenlikle ilgili harcamaları devre dışı bıraktığımızı düşünelim. Acaba geri kalanlar içinde ‘bilgi ve görgü’nün artırılmasına yönelik yolluklar da var mıydı? Aynı şekilde tüketim malzemeleri içinde neler vardı? Acaba bu harcamalarda tasarruf yapmak mümkün olabilir miydi?  Bu gözle deprem harcamaları dışındaki tüm harcamalar elden geçirilmiş miydi? 

Bugün başlıyor olsak da tarihi deprem yılını sanki tasarrufa hiç de gerek yokmuş gibi yaşadık da!