17 Mayıs 2024 / Gölcük Haber Gazetesi
“Borç yiğidin kamçısıdır.” derler. “Borcu ödemek için daha çok çalışmak gerekir.” anlamına gelir. Ancak giderlerini kısmazsan, ne kadar çalışırsan çalış fayda etmez. Müflis olur, iflas edersin. Kişiler için de böyle, kurumlar için de böyle ve hatta devletler için de böyle.
* * *
O yüzden CDS primlerimiz yükseliyor, borçlanmak için mecbur önlem alıyoruz, borçlanmak için mecbur riski düşürmeye çalışıyoruz. CDS denilen terim alınan bir kredinin geri ödenmeme riskini tespit ederek, bu riske karşı kredinin sigortalanması için kullanılan değer olarak ifade ediliyor. Eğer bu değer yükseliyorsa aldığınız krediyi geri ödeme gücünüzün azaldığı, yok düşüyorsa aldığınız krediyi ödeme gücünüzün yükseldiği anlamına geliyor.
Bu yüzden küresel rating (küresel derecelendirme) şirketleri de borçlanacak şirketlere, devletlere ‘not’ veriyorlar. Bu notlarla borcun geri ödenmemesi ihtimalini değerlendiriyorlar. Verdikleri notlar kısa ve uzun vadeler için ayrı ayrı olmak üzere ‘yatırım yapılabilir’den, ‘borcunu ödeyemez’e kadar değişiyor.
Dikkat ederseniz derdimiz borçlanmak, borç alarak önce günü, sonra geleceği kurtarmak. Her ikisini de başarmak için aldığınız borcu nerede, nasıl kullandığınız önemli. Üretken, döviz kazandırıcı yatırımları tercih ederseniz daha az borçlanmanın kapısını aralayabilirsiniz. Sınırı aşarsanız risk alırsınız, geri ödeme baskısı altında daha yüksek maliyetlerle borçlanmak zorunda kalırsınız.
AB bir sınır koymuş. Ekonomik ve parasal birliğin devamı için ülkelere gayri safi yurt içi hasılalarının yüzde 60’ı kadar borçlanmalarını kurala bağlamış. Geçtiğimiz yıllarda Yunanistan’ın borçlarının bu orandan çok daha fazla olduğu, datalarla oynayarak kendilerine çok daha az borçlu gösterdikleri yaşadıkları ekonomik kriz sırasında ortaya çıkmıştı.
Enteresan bir bilgi olarak; Osmanlı’da ilk borç Sultan Mecit zamanında alınmış. Tahta çıktığı 1839’dan 2 yıl sonra ilk borcu almış. Sonra 1876’da alınan borçların ödenemeyeceği alacaklılara duyurulmuş. 1881’de damga, alkollü içki, balık avı, tuz, tütün ve ipekten alınan vergilerin tüm geliri iç ve dış borçlara ayrılmış. Bu vergileri toplama ve alacaklılara ödeme görevi de yabancılarca kurulan Düyunu Umumiye İdaresi’ne verilmiş. Duyunu Umumiye vergileri kendisi toplar olmuş. Ancak sonra da durumun düzelmediğini, borçların Cumhuriyete devrolduğunu tarihten biliyoruz.
Sultan Mecit’in aşırı ve hesapsız borçlanmasına Cevdet Paşa tarihinde yer verilmiş. Kendisinden önce İkinci Mahmut döneminde saray masrafları bin keseyi aşmazken, onun döneminde tamamı dış borçla karşılanan masraflar 125 bin kesesi tarihe müsrif olarak geçen eşi Serfirâz Hanım’ın masrafları olmak üzere toplam 288 bin keseye kadar çıkmış. (Şevket Süreyya Aydemir-Enver Paşa/sayfa 68) Bu, testinin kırık olduğu ve ne kadar doldurulsa da dolmayacağı anlamına geliyor.
Bu nedenle dün açıklanan kamudaki tasarruf tedbirleri gecikmeli de olsa doğru bir noktaya parmak basıyor. Başarısı için de samimi ve istisnasız ve de zamanla daha da geliştirilerek uygulanması gerekiyor.