Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Ahmet Aslan Konferans Salonu’nda “Yerellik ve Yavaşlık” isimli konferans düzenlendi. Konferansı Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer verdi. Başkan Soyer burada yaptığı konuşmada, “Anadolu boş bir sayfa değil. Kendi zenginliklerimizin, o muazzam kültürün farkında değiliz. Hız kültürü, böyle bir hikaye olmamış, hayat bizimle başlayıp biten bir şeymiş gibi bir algı yaratıyor. Bizim bütün insanlığa hediye ettiğimiz ve hala edebileceğimiz zenginliklerimiz var. Somut bir örnek; tarhana çorbası. Sadece tarhana çorbası bile, Türkiye’yi markalaştırmaya yetecek bir şey. Ama biz bunlar yokmuş gibi davranıyoruz. Geleceğimizi ancak geçmişimizden yola çıkarak görebiliriz. Geçmişi yok saydığımız bir hayat asla bizi mutlu etmeyecek ve bizi o zenginliklerden mahrum bırakacaktır” diye konuştu.
– Cittaslow hareketine katılan ilk kent Seferihisar idi
Hız ve büyüklük tutkusunun günümüz insanını mutsuz eden bir noktaya taşıdığını, insanlığın bu hız ve büyüklük karşısında yavaşlığı ve yerelliği geliştirmeye çalıştığını anlatan Başkan Soyer, “Örneğin, Cittaslow bir yemek hareketi olarak 1986’da İtalya’da kuruldu. Fast food karşıtı olduğundan, adını ‘slow food’ koyarak bir hareket başlatıyorlar. Bu hareket zamanla tüm dünyaya yayılıyor. Bugün 150 ülkede aktif olan bir sivil toplum hareketine dönüşmüş durumda. Bu, zamanla bir yemek hareketi olmaktan çıkıyor, adına da ‘Slow city’ ya da ‘Cittaslow’ denen bu hareketi başlatıyorlar. Yavaş şehir olmak için yapılması gerekenler başlığı altında birtakım kriterler ortaya konuyor. 2009’da biz Cittaslow hareketine katılan ilk kenttik. Şu anda Türkiye’de 14 kent bu birliğe katılmış durumda. Biz bu ülkede Cittaslow hareketinin daha fazla yayılacağına inanıyoruz” dedi.
– Yerel üreticiyi desteklemeye çalışıyoruz
Soyer, “Kent, kentli tarihine sahip çıkmalı. Kenti kent yapan kökleri, en büyük zenginliği doğasıdır. Kentte yaşayanlara kalan en büyük miras odur. O kentlilerin de kendinden sonraki nesillere bırakacağı en kıymetli şey doğadır. Köklerine ve doğasına sahip çıkan kent, geleceğe umutla bakabilmek için bilim ve sanatı rehber olarak kullanmalıdır. Biz belediye olarak ne yaptıysak bu ölçütlere uygun olarak yapmaya çalıştık” dedi.
Üreticileri destekleme çalışmalarında dört temel kriterleri olduğunu söyleyen Soyer, “Birincisi mutlaka küçük üretici teşvik edilmeli, üretimden vazgeçmemesi sağlanmalı. Seferihisar pazarlarının tek bir özelliği var, üreticinin sadece kendi ürettiğini satması koşuluyla biz kendisinden bir işgaliye almıyoruz. İkinci olarak, üretici mutlaka kooperatif çatısı altında bir araya gelmeli. Tek başına ürününün hakkını alamıyor. Birlik olarak buluşursa bir güç haline geliyor. Üçüncüsü, mutlaka üretilen ürün işlenmeli. Patatesin bir kilosu üreticiden 8 kuruşa alınıyor. Biz ürettiğimiz mandalinanın kurusunu, lokumunu, reçelini, hoşafını yapmaya gayret ediyoruz. Son olarak, yerli üreticiye sahip çıkmaya çalışıyoruz” diye konuştu.