Levent AKBAY – 05.08.2024 Nasıl Bir EKONOMİ Gazetesi
Reel Sektör Masası Köşesi
Sedat Silahtaroğlu 1996-2004 arasında Makine İmalatçıları Birliği (MİB) yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı ve 2000- 2002 arasında OAİB Makine İhracatçıları Birliği’nin başkanlık ve kurucu başkanlığını yapmış, halen sanayiciliği sürdüren bir OSB Başkanı olarak, makine sektörünün neredeyse 30 yıla varan serencamını; “İçeriden ve dışarıdan büyük baskılar altında gelişmeye çalışan, potansiyeli yüksek ve stratejik bir sektör olmasına karşın uzun yıllardır aynı şeyleri konuşacak kadar durağanlaşma tehlikesi altında” diye özetledi.
Türbosan ve Makine İhtisas OSB’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı sürdüren Sedat Silahtaroğlu sektör açısından en büyük tehlikeyi dış ticaret açığındaki artış olarak görerek Çin’i işaret etti. Açık veren bir sektörde ithalatla mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Silahtaroğlu; “Yerli üretim üzerindeki koruma bariyerleri yetersiz. Üstelik ithalat bir moda gibi, kolaycı bir anlayış olarak daha da gelişiyor. İthalatla mücadeleyi bir misyon haline getirmeli, ürün bazında yerliliği teşvik için yeni imkanlar yaratmalıyız.” vurgusu yaptı.
İlk iş olarak Çin’den yapılan ithalata gümrük vergisi getirilmesi gerektiğini söyleyen Sedat Silahtaroğlu; “Otomotivde yüzde Çin’e karşı yüzde 40’lık bir gümrük vergisi getirildi. Aynı otomotivde olduğu gibi makine sektörü için de gümrük vergileri yükseltilerek yerli üretim korunmalı. Ardından stratejik bir sektör olarak makine için, orta vadeli bir planlama ve çok yönlü bir anlayışla; yatırım, teşvik, finansman, teknoloji ve ihracat gibi farklı yönler, bir sıçrama yapılacak şekilde yeniden dizayn edilmeli. ” dedi.
“Çin ekonomik olarak dünya için tehdit ise ülkemiz ekonomisi için de fazlasıyla tehdittir.” şeklinde konuşan Sedat Silahtaroğlu, Çin’den yapılan ithalatın önlenmesi için sanayicilere de iş düştüğünü belirterek “Rekabetçi olduğu düşünülen her sektörde, her üründe Avrupa’daki Çin malı alıcılarını bularak onlara kendi ürünlerimizi anlatmalı, aynı düzeydeki teknolojiyle Çin’i ikame edecek bir alternatif yaratmalıyız.” dedi.
Kocaeli Sanayi Odası bünyesinde oluşturulan bir proje ile makine sektöründe gümrük tarife istatistik pozisyonu bazında Almanya’daki Çin makinesi alıcılarının bulunduğunu ve onlara ulaşıldığını anlatan Sedat Silahtaroğlu: “Bu projeye ilişkin komisyonun başkanı olarak Almanya’da sadece bir GTİP için 110 alıcı toptancı ve imalatçı firma tespit ettik. Bunların 47’sini hedef olarak seçtik ve her biri ile görüşme ortamı yaratmaya çalıştık. Halen 8’ile yüzyüze görüştük. Kendimizi ve ürünlerimizi tanıtma çalışmalarımız sürüyor.” dedi.
Aynı projenin çeşitli sektörler ve gümrük tarife istatistik pozisyonlarında Almanya’nın dışında Fransa ve İtalya için de uygulanacağını söyleyen Sedat Silahtaroğlu “Avrupa’daki diğer alıcıların da Çin’den ithalattan vazgeçmeleri ve bizleri tercih etmeleri için çok kapsamlı çalışmalara ihtiyacımız var. Üstelik bu çalışmaların bir şekilde kamu tarafından da desteklenmesi gerekli. “ şeklinde konuştu. Sedat Silahtaroğlu şu değerlendirmelerde bulundu:
– Çin’e vergi niçin düşük?
“Türkiye’nin 250 yıldır cari açık sorunu var. 250 yıldır çözemiyoruz. Buna karşın en fazla ithalatı yaptığımız Çin bize yüzde 30 gümrük vergisi uygularken biz Çin’e yüzde 5-7 gümrük vergisi uyguluyoruz. Neden? Çin ile dış ticaret dengemiz bire 15. Rusya ile bire 8. İran ile bire 4. Ucuz olduğu için Çin’den ithalatı tercih ediyoruz. Öncelikli olarak yapılacak olan şey, otomobilde artan gümrük vergisini makine için de uygulamak.”
– Makine sektörü açık veriyor
“Rusya politikasında doğruluk payı var. Rusya ambargosuna katılmadık ve bizim için büyük fırsat oldu. Rusya politikası ekonomide gelişmeyi destekliyor. Çin politikası desteklemiyor. En çok makine teçhizat oradan geliyor. Kur politikası da ithalatı destekliyor. Ve ardından cari açık geliyor. Makine sektörü de açık veriyor. 25 milyar dolarlık ihracat, 45 milyar dolarlık ithalat var. Bu dengeyi tersine çevirmek için ne gerekiyorsa yapmak zorundayız.”
– STA’larda hızlanmalıyız
“Rusya ile ticarette yapılan tercihi İran ile de bir tür takas anlaşması şeklinde yapmak zorundayız. Takas, tercihli ticaret, serbest ticaret anlaşmaları bunlar çok önemli. Kur politikasının dışında ihracatçının yeni pazarlara ulaşabilmesi için serbest ticaret anlaşmalarının artırılması lazım. AB’nin yıllardır üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarını bize uygulamıyorlar. Bu ihracatta bir dezavantaj yaratıyor. Bunların dışında dünya ticaretini yönlendiren 54 ülke var. Her biri ile STA yapmak zorundayız. Bizim STA yaptığımız ülkelerin sayısı 23’te kaldı. Yeterince hızlı gidemiyoruz. Uluslararası siyaset politikası ihracatın önünü açmalı.”
– İthalat merakı
“Gümrük duvarları yükseltildiği takdirde makine sektörünün talebi karşılamada fiyat ve teknolojik düzey bakımından yeterliliği ne durumda? Talebin çok büyük bir kısmını karşılayabiliriz. Öyle ki artık neredeyse yaptığımız makineleri ithal ediyoruz. Hatta üretip ihraç ettiğimiz makinalar etiket değiştirip bize tekrar geliyor. Biz ithal malına o kadar meraklıyız ki durum çok acıklı. Pompa sektöründe GTİP 84.13.70’tir. Burada Türkiye’nin ithalatı 500 milyon dolar. İhracatı 300 milyon dolar. Bizim sektörümüzde bu kadar açık var. Bu ürünü tüketen kuruluşlar ürünü bizden almıyor, ithal malı kullanılıyor. İhalelerde yerli malına tanınan avantajı içeren yüzde 15 uygulaması çalışmıyor. ‘Kim yüzde 15 uyguladı?’ diye araştırıyorum. Bulamıyorum.”
– Kur politikası
“Türk Lirası’nın değerini Merkez Bankası belirlememeli. Türk Lirasının değerini dünya ülkelerinden, Türk mallarına oluşan talebi karşılama noktasındaki arz etme kabiliyetimiz belirlemeli. Bu nedenle ithalatı azaltacak, ihracatı artıracak ve cari açığı yok edecek para politikası uygulanması gerekli. Döviz kuru değer kaybı enflasyonun biraz üstünde olmalı ve bu politika sabırla, cari açık yok olana kadar sürdürülmeli.”
– Eğitimde kaliteye yatırım yapılmalı
Eğitimde kaliteye yatırım yapmalıyız. Ben Avusturya lisesinde okudum. Bize önce çalışmayı ve üretmeyi öğrettiler. Üst düzey bir eğitim aldım. Üniversitede de çok yararını gördüm. Ne yazık ki burada bile eğitim 8 yıldan 5 yıla düştü. Kaliteli okulların sayısını artırmalıyız. Küçükken lisan öğrenmezsen ileride çok daha zor olur. Oysa herkese İngilizce öğretmek zorundasın. İhracat yapacaksan, global pazarda yer alacaksan, bu gerekli. Matematik, fizik, fen okutmuyorsan; çocuğun hayatında yaratıcılık, ilerleme, sanat bekleme. Tarım toplumundan bir üst yapıya geçmekte zorlanıyoruz. Çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras mal mülk değil, çalışmayı öğretmek.
– Sedat Silahtaroğlu hakkında:
Sedat Silahtaroğlu aslen Erzurumlu. Manifaturacı dedesinin İstanbul’a göçmesi ile babası ve amcaları da iş hayatına atılır. Manifaturacılık sonrasında Amcası Burhan Silahtaroğlu’nun öncülüğünde dört kardeş rulman ithalatı, ticareti derken sanayiye dönerler. Taral, Türbosan, Silkar Madencilik kurulur. 1980’lerde turizm hareketi başlayınca turizme geçilir. Amca Burhan Silahtaroğlu yatırımlarıyla Özal döneminin turizm hareketinin önderlerinden biri haline gelir. Zamanla Antalya’da 7 bin yataklık turizm tesisleri kurar. Robinson Club Çamyuva, Robinson Club Pamfilya, Kapadokya Lodge, Lykia World, Ölüdeniz Village, Lykia World Residence, Lykia World Antalya, Lykia Links golf sahası da bunlar arasındadır. Ancak bu kadar büyüme beklendiği gibi iyi sonlanmaz. Sonra dördüncü nesil gelir, grup firmaları paylaşılır. Herkes neyle ilgilenmek istiyorsa ona odaklanır. Şimdi Sedat Silahtaroğlu’nun bir kuzeni madenciliğin başında, bir kuzeni otomotiv yedek parça rulman işinde. Kendisi de kardeşleri ile birlikte Taral ve Türbosan’a odaklanır. Daha sonra Taral Tarım Makineleri’ndeki hisselerini devrederek tarım sektöründen çıkar. “Başardınız mı?” sorusunu şöyle yanıtlar: “Sanayi bir mücadele. İnsanla, yan sanayi ile malzeme ile her şey ile mücadele. Kolay değil. 1980’lerin başından itibaren çalışıyorum. ‘Başardım’ diyemiyorum. Çünkü sanayici sürekli büyümek ister, durmak olmaz.”