27 Mayıs 2024 / Gölcük Haber Gazetesi
“Bizim kırmızı horozu, baharda pazarda civciv satarlar ya, işte oradan aldık. Arkadaşları da vardı. Bir şekilde, bir tek o yaşadı. Ama bahçede bir eski horoz daha vardı. Kırmızı horoz büyüdükçe dayak yemeye başladı. Aslında biz de horoz olduğunu o zaman anladık. Bir türlü önleyemedik. Bu yüzden hem korkular içinde kaldı, hem de yeterince gelişemedi.”
* * *
Eski horozun reisliğini kabul etmesi de durumu değiştirmedi. Bulduğu çözüm bahçenin asıl reisi bizim köpeğin yanına sığınmak oldu. Ne zaman eski horoz saldırsa, köpeğin yanına kaçtı. Köpek de aralarında gizli bir anlaşma varmış gibi onu korudu. Köpeğin bir horozu, zulmeden bir hemcinsinden korumasının bir anlamı olmalıydı.
Bizim neslin köpeklerle ilgili görüşlerini İvan Pavlov oluşturdu. Köpeklerin davranışında ‘ödül’ ve ‘ceza’nın etkisi kesindi. Bir de zil sesinden sonra ‘et’le ödüllendirilen köpeklerin daha sonraki zil seslerinde salyaları akmaya başlıyordu. Buna şartlı refleks deniyordu.
Yoksa, köpeklerde akıl yoktu, irade yoktu, duygu yoktu…
Yıllarca bir köpeğim mutlaka oldu. Akıl, irade bir yana köpeklerin duyguları olduğunu ve bunu gösterdiklerini düşünürüm. Televizyonlarda izlediğimiz kısa filmlerde köpeklerin ve hele de kedilerin neler neler öğrendiğini görüyoruz. Hatta artık bölünmüş yollarda köpekler ışıklardan karşıya geçiyor. Zaten bizim köpek neden kırmızı horozu korusun ki?
Hayvanları Koruma Kanunu Haziran 2004’te yürürlüğe girdi. Önlemlerin yetersizliği nedeniyle eleştirilen kanunun 11 maddesinde yapılan değişiklik de Temmuz 2021’de yürürlüğe girdi.
Bu değişiklikler uyarınca kedi, köpek gibi evcil hayvanlara çip takılarak dijital kimlik sistemi getirildi, ev hayvanlarını terk edenlere cezalar öngörüldü, hayvanlara yönelik öldürme ve her türlü saldırı eylemlerine hapis cezası getirildi. Petshoplarda kedi ve köpek satışı yasaklandı, tehlikeli kabul edilen hayvanların sahiplenilmesi, sirk ve yunus parklarının açılması yasaklandı
Ancak bugün hayvan haklarının daha da ileri taşınması gerekirken yeni bir yasa değişikliği ile sahiplenilmeyen sokak hayvanları için ‘uyutma’dan söz edilir oldu.
Gündemdeki yasa değişikliği belediyelere hayvan haklarının yerine getirilmesi bakımından daha fazla olanaklar tanıyor. Ancak sokak hayvanları popülasyonunun artması, yine belediyelerin sorumluluğunda olmasına karşın, artışın önlenememesi nedeniyle klasik çareye başvurulması gündemde.
Sokak hayvanlarının sayılarının artmasının ve çeteleşmesinin önüne geçilmesinin, uyutulmalarının (öldürülmelerinin) dışında bir başka yolu olabilir mi? Mademki hayvanlardan farklıyız, öncelikle aklımız var. Oganizasyon yapabiliyor, bir toplumun içinde kurallara uyarak yaşayabiliyoruz. Bu özelliklerimizi biraz daha kullanıp tüm tarafların yaşam hakkına saygı gösterecek çözümler üretemez miyiz?
Öncelikle aklımızı tabiî ki!
Çünkü köpek bile zor durumdaki kırmızı horozu koruyabiliyor!..