25.05.2018 – Gölcük Haber Gazetesi
Tarihin en büyük definesi bulunmuş!
San Jose isimli bir İspanyol gemisinde…
Gemi 3 asırdan fazladır Karayip Denizinin dibinde yatıyormuş.
1700’lerin başında İngilizler tarafından batırılmış.
Ve de bugünkü değeri ile 4 ile 18 milyar dolarlık altın, gümüş ve zümrüt taşıyormuş.
Bu Hazine, Peru’dan getiriliyormuş.
* * *
Bir İspanya gemisi ve Peru’dan altın, gümüş, zümrüt taşıyor…
Sanki bu kıymetli taş ve madenlerin Peru’da tarlası varmış gibi..
Biz tarih-coğrafya kitaplarında ‘keşifler’ filan diye okumuş olsak da, kapitalizmin başlangıç döneminin büyük talanının eserlerinden biri bu gemi.
Bir tanesinde 4 ila 18 milyar dolar arasında mücevher varsa yüzlerce yıl süren talanın büyüklüğünü düşünün.
Amerika kıtasının kolonileştirilmesi sürecinde diğerleri gibi; Astekler, İnkalar, Mayalar 1500’lerde başlayan bu talanla hem canlarını, hem mallarını, hem uygarlıklarını kaybettiler. (Meraklıları Daron Acemoğlu-James A. Robinson’un Ulusların Düşüşü kitabından konunun detaylarını okuyabilirler.)
Zenginlikler nice gemilerle Avrupa’nın krallarına taşındı.
Üstelik talanda din adamları da görevliydi. Talana uğrayanlar dinlerini de kaybetti.
* * *
Bunların Afrika’da yaptıkları da Ortadoğu’da, Asya ve Uzakdoğu’da yaptıkları da farklı değildi.
Kuzey Amerika’nın sahipleri Kızılderililer de böyle yok edilmedi mi?
Onlar için asla insanın önemi olmadı.
Onlar para edecek ne varsa taşıdılar, yediler, yuttular.
Bugünün kapitalizmin refahının temelinde devşirilen bu kaynaklar yok mudur?
* * *
Kauçuk, kahve, bakır, porselen, kumaş, baharat, yağ, bal, cam, ipek, değerli taşlar böyle değil midir? Köleler böyle değil midir?
Petrol böyle değil midir?
Para edecek ne varsa gerek kaba ticaret yoluyla, gerek zorla, gerek bölüp parçalayarak, gerek savaştırarak, gerek imtiyazla bu bakir pazarlardan ticaret merkezlerine getirilmiştir.
Sermaye böyle üst üste konmuş, zenginlik böyle doğmuştur.
* * *
Peki bütün bunlar 16. Yüzyıl ile 20. Yüzyıl arasında mı kaldı?
Kapitalizm bu kanlı deneyimini, birikimini, mirasını bugünkü çocuklarına bırakmadı mı?
Bugünün kan göllerinde bu birikimin hiç mi bir etkisi yok.
Çocukların yitirilmesine bile insani bir refleks göstermeyen yönetim anlayışı başka nasıl izah edilebilir?
* * *
Biz dönelim altınlara…
Büyük talanla yaratılan altınlar şu anda nerede?
Öyle ya, paslanan, kaybolan bir maden değil. Şekil değiştirmiş olsa da, külçelenmiş olsa da, fiziken bir yerlerde olması gerekir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ülkelerin altın rezervleri en güvenilen ülke olarak ABD ve İngiltere’ye emanet edilmesi, 2008 krizinden sonra Almanya’nın, ABD’den altınlarını istemesi, bir bölümünü alıp, kalanları 2020’ye kadar alacak olması, Türkiye’nin de 40 tonu kendisinde olmak üzere 490 ton civarındaki altınlarını ABD ve İngiltere’de saklaması, bunlardan yaklaşık 38 tonun ABD’den getirilmesi konumuz değil.
Türkiye ve Hindistan halklarının geleneksel olarak ‘altın tutma’ eğilimi de ayrı bir konu.
* * *
Dünya altın stokları kimin elinde diye baktığımız zaman en başta 8.1 bin ton ile ABD, ikinci olarak, 3.3 bin ton ile Almanya, üçüncü olarak 2.8 bin ton ile Uluslararası Para Fonu (IMF), dördüncü olarak 2.4 bin ton ile İtalya, beşinci olarak 2.4 bin ile Fransa, altıncı olarak 1.2 bin ton ile Rusya, yedinci olarak bin ton ile Çin’i görüyoruz. Ayrıca İsviçre’nin bin ton, Japonya’nın 756 ton, Hollanda’nın 612 ton altını varmış. Hindistan ile Türkiye’nin altınları da bin yüz ton civarında.
Tamamı 25 bin ton civarında.
İnsanlığın yarattığı 25 bin ton civarındaki bu altın stoğu kaç para eder?
Daha önemlisi kaç paralık bölümü temizdir?
Ya altın dışındakiler!…