30.03.2018 – Gölcük Haber Gazetesi
Her haber veren, her haber yazan gazeteci olur mu?
Bu soruyu yanıtlamak için ‘haber’in ne olduğunu netleştirmemiz lazım.
Aslında yetmiyor, ‘gazeteci’nin de kim olduğunu anlamamız lazım.
Dışarıdan bakıldığında çevremizde kendini gazeteci olarak tanımlayan fazlasıyla kişi ve kuruluş var.
Ancak kazın ayağı pek de öyle değil!
* * *
Bugün hemen her meslekte yeni standartlar, yeni ehliyetler oluşturuluyor. Avrupa Birliği uyum yasaları da bunu gerektiriyor.
Yani bir kişi emlakçı olacaksa, bunun eğitimini alacak, ilgili kurumlardan bir tür ‘lisans’ alacak ve her isteyen emlakçı olamayacak.
Bir kişi denizci olacaksa ya okulunu okuyarak birtakım sınavlardan geçecek, ya da örneğin çekirdekten geliyorsa, kurslara giderek ‘lisans’ alacak, yükselmek istiyorsa aynı şekilde yine ‘mevkii’nin gereği sınavlara girecek.
Örnekleri artırmak mümkün.
Berberlikten kaynakçılığa, dozer operatörlüğünden overlokçuluğa kadar birçok meslek artık, ‘eğitime-mesleki formasyona ve uygulama performansına’ dayandırılıyor.
* * *
Tekrar gazeteciliğe daha doğrusu haberciliğe dönecek olursak…
İşin ilginç tarafı bu meslek yasalara birçok meslekten önce girmiş.
İşletmeler tarafındı düzenleyen 1931 yılına ait bir Matbuat Kanunu var.
Ayrıca çalışanlar ile çalıştıranlar arasındaki ilişkileri düzenleyen yasa ise 1952’de yürürlüğe girmiş. O tarihten bu yana çalışan ve çalıştıranların hakları netleştirilmiş.
Bu yasanın 1. Maddesinde meslek bir anlamda tanımlanarak, “Bu Kanunun şumulüne giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci denir.” denilmiş.
Yasanın diğer hükümleri ile gazetecilerin sosyal ve ekonomik hakları, terfii, işten ayrılması, işten atılması vb hususlar hüküm altına alınmış.
* * *
Demek ki bir çalışana ‘gazeteci’ denilmesi için bu işin hukukunda yer alan hükümlere uygun olması gerekecek. Gerekecek ki var ise bu hukukun kendisine tanıdığı haklardan yararlansın.
İş burada da bitmiyor. Bir kişinin gazeteci olabilmesi için ‘basın iş kolu’nda faaliyet gösteren bir kuruluşta çalışması gerekir. İlgili kamu kurumları gazetecinin çalıştığı kurumun ‘basın iş kolu’da çalışıp çalışmadığını denetler ve uygunsa izin verir.
Sadece bu kadar da değil.
Bu mesleğin kendine özel suç ve ceza sistemi vardır.
Basın suçları kavramına göre “Dar anlamda basın suçları, basın yoluyla da işlenebilen suçlar ve basın düzenine karşı suçlar olmak üzere…” suçlar kategorize edilmiştir.
Örneğin bu kapsama giren bir suç işlenmişse gazetelerde sorumluluk, eser sahibi ile birlikte sorumlu müdüre aittir.
Bütün bu nedenlerle bu mesleğe özgü bir Savcılık görev yapar.
* * *
Şimdi baştaki soruya tekrar geri dönelim.
Her haber veren, her haber yazan gazeteci midir?
Gazeteciliği-haberciliği, bu görüntü altında yapılan gazetecilik olarak görülen işlerden ayıran bir hukuki mevzuat sistemi varsa ne olacak?
Eğer kişi tanımlanan kurumda, tanımlanan işi yapmıyorsa hukuken gazeteci olmamalı değil mi?
Şimdi bakıyoruz da Türkiye’deki ulusal ve yerel olmak üzere gazete sayısı 7 binin altında. Aslında ulusal gazete sayısı da 30 civarında.
Acaba sözünü ettiğimiz kriterlere göre medya kuruluşlarını tasnife tabi tutsak bu sayı azalır mı?
* * *
Hadi onu boş verelim!
Ya internet üzerinden habercilik yapan kuruluşların durumu nedir sizce!
Bu kuruluşlar bu mesleği düzenleyen yasalara, yönetmeliklerin kapsamı içine girer mi?
Girerse çalışanlarına da ‘gazeteci-haberci’ denir.
Peki , girmezse ne olur?
‘Gazeteci olmayanlarca yapılan bir gazetecilik!…’
‘Öyle şey olmaz’ dediğinizi duyar gibiyim…
Alışmışız hep muayene odalarında doktor, eczane duvarlarında eczacı diploması görmeye.