21 Mayıs 2024 / Gölcük Haber Gazetesi
“İstanbul’da yaşayanların ya politika konuştuğunu düşünüyoruz ya da futbol maçlarını tartıştığını. Aslında en çok konuşulan konuların başında ekonomiyle birlikte öncelikle ‘kentsel dönüşüm’ geliyor.
* * *
Bir yandan deprem korkusu pompalanırken, bir yandan ucube bir kentsel dönüşüm süreci yaşanıyor. 99 öncesi yapılan tüm binaların sorunlu olduğunu söyleyen sistem, dönüşüm sürecinin sağlıklı yürütülmesi çözüm üretemiyor.
Kapsamdaki binalardan birinde oturuyorsunuz. Bir bakıyorsunuz bir müteahhit yanınızdaki binayı kentsel dönüşüme sokuyor. Süreç başlıyor. Çünkü müteahhit o bina ile birlikte sizin binanızı da birleştirecekmiş. Diyelim ki istemiyorsunuz. Farketmiyor.
Komşulardan biri bu ‘dönüşümü’ istiyor. Onun başvurusu ile binadan ‘karot’ alma süreci başlıyor. Beton yuvarlak bir şekilde deliniyor ve örnek teste gönderiliyor.
Eskiden binada bir kişi bile karşı çıkarsa dönüşüm yapılamazdı. Şimdi üçte iki çoğunluk yeterli. Siz bir nedenle istediğiniz kadar karşı çıkın.
Aslında bina ‘kusurlu’ ise kentsel dönüşüme karşı çıkmanın mantığı yok. Ancak mevcut haklarınızı nasıl koruyacaksınız? Diyelim ki siz de dönüşümü destekleme kararı aldınız. Müteahhite gittiniz ve soruyorsunuz. Size her türlü garantiyi sözlü olarak veriyor.
Ancak eskiden dördüncü katta iken şimdi kaçıncı katta olacağınız belli değil. Eskiden güneye bakıyorken şimdi ne tarafa bakacağınız belli değil. Eskiden brüt 120 metrekare daireniz varken, şimdi brüt 85’e düşüyorsunuz. Eskiden büyük dükkanınız var iken şimdi fazlasıyla küçülmüş. Sözleşme yok. Garanti yok. Müteahhit işi bitiremezse ne yapacağınız belli değil.
Sadece bu kadar mı? Müteahhit metrekareyi 120’den 85’e düşürüyor. Haklarınızı biraz artırmak istediğinizde sizden olmadık farklar istiyor. Düşünün emeklisiniz, sabit gelirlisiniz, herkes gibi mevcut ekonomik koşullarda yaşıyorsunuz.
Gölcük’teki kentsel dönüşümün örnek bir model olabileceğini bunun için söyledim. Bildiğim kadarıyla yüzde 96 civarında hak sahibi onayı ile başlayan bir süreç. Bir tarafta Çevre Bakanlığı var, bir tarafta Büyükşehir Belediyesi, bir tarafta ilçe belediyesi.
Anlamı, proje tamamlandığında kamunun cebinden çıkacak olan kaynaklar var. Anlamı, bir şekilde işler ters giderse derdinizi anlatabileceğiniz kamu otoriteleri var. Anlamı, iş yapan müteahhit kamu otoritesi tarafından denetleniyor.
Bütün bu farklılıklar Gölcüklüler açısından büyük bir şans. Bu nedenle Gölcük modelinin incelenmesi, desteklenmesi gerekiyor.
Gölcük Modeli sadece deprem merkezi olduğu için buraya özgü mü, yaygınlaştırılabilir mi?
Depremin üzerinden 25 yıl geçmiş, çevresindeki ilçelerin gelişimine baktığınızda Gölcük büyük bir ivme kaybetmiş, şehircilik anlamında geri düşmüş.
O nedenle çektiği acılarla bugünü fazlasıyla hak ettiği için mi bu model üretilmiş! Bilmiyorum.