Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ
Çukurova Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Toprak Bilimi ve Bitki Besleme
Mevcut çğrenci akademik profilinin tarım eğitiminin istenilen düzeyde gerçekleşmesi için yeterli görünmediğini belirten Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme bölümünde görevli Prof.Dr.İbrahim Ortaş görüşlerini şu şekilde aktarıyor:
Tarımda, bitkisel üretim faaliyetlerinde, ekonomik olarak ürünlerin nicelik ve nitelik bakımından arttırılmasını hedefleyen yüksek kaliteli bitkisel ürünlerin minimum emek ve maliyetle elde edilmesi amacıyla bitkilerin ıslahı, yetiştirilmeleri ve beslenmeleri alanlarında uygun yöntemleri geliştirmek için birçok mühendislik disiplininden yararlanıp araştırmalar yürüten, tasarımlar ve planlamalar yapıp danışmanlık hizmeti vererek yöneten uzmanlar Ziraat Mühendisleridir. Tarım eğitimime 1981 yılında Çukurova Üniversitesinde başladım, doktora eğitimini yurtdışında tamamladıktan sonra öğretim üyesi olarak uzun zamandır tarım eğitimine devam ediyorum. Her yıl tarım eğitimi verilerini de analiz ederek izlenimlerimle birlikte konuyu kamuoyu ile paylaşmaya çalışmaktayım.
Ancak tarım gibi temel biyoloji, kimya, fizik, jeoloji, iklim, ekoloji ve matematik bilgisi gerektiren konuları kavrayacak öğrenci sayısı çok sınırlı. Ülkemiz öğrencilerinin büyük çoğunluğu ilkokuldan üniversiteye kadar ezbere dayalı test sisteminden geldikleri için not almasını bilmiyor, okuduğunu tam anlayamıyor ve klasik sorulara yazarak cevap veremiyor. Büyük çoğunluğu cep telefonları ile hocaların yansıdaki sunularını fotoğraflayarak sınava hazırlanmaktadır.
Çoğunlukla öğrencilere;
1. Derse ön hazırlık yapmaksızın gelmektedirler
2. Çoğunluğu defter-kalem ve ders notu olmadan derse gelmekte.
3. Pasif bir katılımla sınıfta çoğunlukla dersler dinlenilerek geçiştirilmektedir.
4. Derste not tutulmamakta ve slayt sunuları fotoğraflanmaktadır.
5. Sınav süresince sınırlı slayt ve ders notu ile hazırlanmaktadır.
Kalabalık sınıflarda sınavlar test yöntemi ile yapıldığı için gerçek başarı veya başarısızlık belirlenmemektedir. Ayrıca üniversite eğitimi gibi tartışma, sorgulama ve yeni bilgi edinme durumu gerçekleşmemektedir. Bu durum beklenen akademik kalite ve istenen öğrenme ve eğitim çıktılarının gerçekleşmesini zorlaştırmaktadır.
Kesinlikle çok yetersiz olan bu eğitim ortamının nitelikli mühendislerin yetiştirilmesine hiçbir katkısı olmayacağı sıklıkla sorgulanmaktadır. Ancak ülkenin kalkınması ve önceliklerine uygun bir planlama yapılmadığı için sürekliliği olan bir tarım eğitimi programı sağlanamadı.
Bu bağlamda yönetim kurulu üyesi olduğum ZİDEK akreditasyon sürecinde değerlendirdiğimiz eğitim programlarından edindiğim bilgi ve görüşmelere göre hocalar ve paydaş sektörler diplomaların kalitesinden çok şikâyetçiler. Öğrencilerin çoğunluğu öğrenmenin önemini ya son sınıfta ya da mezuniyet sonrası fark etmektedir.
Üniversiteye kayıt yaptırırken, ÖSYM sınav sonuçlarına göre Ziraat Fakültesi ile Mühendislik ve Tıp Fakülteleri arasında birkaç puan kadar bir fark vardı. Zaman içinde çoğalan üniversite ve fakülteler ile Ziraat Fakültelerinin puanları geriledi. Bugün Tıp ve Ziraat Fakülteleri arasındaki puan fark 200’ün üzerinde. Diğer tarafta üniversiteye hazırlanan lise öğrencilerin için 400 ve üzerinde puan alan ve üniversitede okuyacak öğrenci sayısı 3 milyondan içinde ancak 50 bin kadardır. Diğer bir ifade ile ülkemiz üniversitelerinin birçok bölümüne kayıt yaptıran öğrenciler üniversiteyi okuyacak akademik yeterliliğe sahip değildir. Bu durumda bir çok program ve bölümde geleceğin bilim insanlarını yetiştirmede yetersizlik yaşanacaktır/yaşamaktadır. Son birkaç yıldır açılan araştırma görevlileri sınavlarında, akademik çalışma yapacak yeterli mesleki ve yabancı dil bilgisine becerisine, hatta isteğine sahip eleman bulamama durumu yaşanmaktadır. Bunun anlamı; “akademik alt yapı yetersizliği gittikçe artan ciddi bir akademik kadro yetersizliğini de doğurmuş” görülüyor.
Ancak en azından benim uzun süredir lisans ve lisansüstü derslerde ve çevremden edindiğim bilgi ve izlenimlere göre bu öğrenci profili ile dünyanın yakalanması mümkün görülmemektedir. Gidişatın ileride çok daha fazla komplikasyonlara yol açacağı kaçınılmaz kabul ediliyor; mutlaka bir paradigma değişimine gidilmesi gerektiği pek çok bilim insanının ortak görüşüdür.
– Değerlendirdiğimiz Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) özdeğerlendirme raporundaki tespitler gerçeği çıplak olarak yansıtmaktadır:
NKÜ tarafından yapılan dış paydaş toplantılarından edinilen rapor :
1. Ziraat Mühendislerinin Fizik, Kimya, Biyoloji ve Matematik gibi temel fen bilimleri bilgilerinin yetersiz olduğu görüşüne varılmıştır.
2. Mezun Ziraat Mühendislerinin genel zirai bilgiler alanında yeterli bilgiye sahip olmadıkları ortaya konulmuştur.
3. Ziraat Mühendisi gençlerin yeterli bilgi ve donanıma sahip olamamalarında tüm paydaşların ortak sorumluluğu vardır, ancak en önemli sorumluluk öğrencinin kendisindedir.
4. Genç Ziraat Mühendisleri tam donanımlı bir şekilde yetişmedikleri ve uygulama sonuçları da hem kendilerini hem de çevrelerini mutlu etmediği için mesleğe olan ilgi zayıflamaktadır.
Gelecekte artan dünya nüfusunun gıda güvencesini sağlayabilecek birikim ve deneyim düzeyinde olmaları gereken/beklenen mühendislerin mesleğin 21 yy.da zorunlu gördüğü yetkinliklerden çok geride oldukları (üzüntüyle/endişeyle) gözlenmektedir.
– Bütün bu yetersizlikler doğrudan yaşadığımız durum ve ortamla ilgilidir:
Tarım Tarihi ve Deontoloji derslerimde tarih, coğrafya, sosyoloji ve felsefe konuları konuşuluyor/tartışılıyor:
. Üniversite öğrencilerinin tarih ve coğrafya bilgileri neredeyse yok, edebiyata da çok uzaklar,
. Osmanlının ekonomik ve sosyal durumu bilinmiyor,
. Ülkemizin hangi bölgesinde ne tür tarımsal üretim yapıldığı bilgileri sığ,
. Hiç müze gezmemiş öğrencilerimizin sayısı sorunlu,
. Cumhuriyetin 100 yıllık döneminde tarımsal konulardaki önemli kurumları nelerdir?
. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız bilinmiyor,
. Çoğunluk düzenli gazete ve kitap okumuyor, ayda bir kitap okuyan sorusuna bile parmak kaldıran yok, ülkenin önemli yazarları bilinmiyor,
Arada bir önemli filozofların düşünceleri örnekler ile anlatılınca öğrencilerimizin dünyadan habersiz olduklarını anlıyoruz. Diğer bir ifade ile öğrencilerin akademik bilgi düzeyi kadar entelektüel bilgi düzeyi de çok yetersiz.
Geriye doğru baktığımızda lise yıllarında birçok klasik kitabı okumuş, şairleri bilir, dünyadaki gelişmeleri analiz ederdik. Üniversitede sinemayı ve tiyatroyu takip eder, sosyal etkinliklere katılırdık. Ciddi anlamda, “okuyarak-analiz ederek belli bir dünya görüşü ve yol haritası oluşturamamış genç bir nesile devredeceğimiz sıkıntılı bir geleceğin bizi beklediği kaygısına” kapılıyorum.
Mevcut durumu tek başına öğrencilere yükleyemeyiz, ortamı ve eğitimin amaç ve uygulama durumunu sorgulamamız gerekir. Ülkenin temel amacı geleceğin nitelikli insan gücünü yetiştirmek olmalı. Biz eğitimciler ise önce kendimizi iyi eğitmeli ve sonra da öğrencilerimizi/çocuklarımızı, özünde geleceğimizi her yönü ile çağa hazırlamamız için fedakârca çaba harcamalıyız.
– Tüm Türkiye’de Yükseköğretimde ve Bilimsel Gelişmelerde Paradigma Değişimine Gidilmesi Gerekiyor:
Uzun zamandır, yaşadığı moda tabiri ile “orta gelir tuzağı” çemberinden bir türlü kurtulamayan ülkemiz sorunu bütünlüklü analiz edemediği için geleceği de planlayamamaktadır. Rönesans’ı, sanayi devrimini kaçırmış iken iletişim teknikleri devriminin temel alanları olan yapay zekâ, Endüstri 4.0/5.0, nanoteknoloji, bioteknoloji ve uzay çağı teknolojilerini de kaçırma tehlikesi yaşamaktadır. Ne yazık ki bütün bu tekniklerin alt yapısı olan temel bilimler ve matematik bilgimiz hep gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalmaktadır. “Yapay zekâ, Endüstri 4.0/5.0 konuları ne yazık ki ülkemizin gündeminde neredeyse yok gibi. Birkaç akademisyenin bireysel çabaları dışında ne bir üniversitemiz ne araştırma enstitülerimiz ne de özel sektörümüz bu düzeyde temel bilgi ve ileri donanıma ulaşma gayreti göstermiyor. Bütün PISA, Liseye giriş, ÖSYM sınav sonuçlarına göre, sınırlı sayıdaki öğrencimiz dışında, mevcut ve geleceğin teknolojisini kavrayacak ve ötesine geçecek çok fazla nitelikli insan yetiştiremiyoruz. Ülke olarak bilim ve teknolojiye sahip olma ve sorunlara çözüm üretme konularında geleceğimiz bu bağlamda ciddi riskler oluşturuyor. Bir çok konuda yetersiz bir kuşağın var olması sorunlarını bilim, bilgi, mantıksal kurgu ve farkındalık ile sağlıklı çözüm önerileri geliştirmesi çok sağlanmaz.
– Üniversite Eğitim-Öğretim Sistemi Revize Edilmeli
Bir bütün olarak üniversite eğitiminin işleyiş yönetiminin revize edilmesi, yoğun araştırma ödevleri, karşılaştırmalı, bilgiye dayalı klasik sınav sistemi ve uygulamalı derslerin atölye ve ilgili laboratuvar ve alanlarda yapılması sağlanmalı. Tabii konuya ilişkin Ar-Gör ve yarımcı eleman ihtiyacı sağlanmak şart.
Beni çok telaşlı/kaygılı görebilirsiniz. Bu konularda telaşlanan ve rahatsız olan, ülkenin geleceğini çocuklarımızı – torunlarımızı dert edinmiş/düşünen insanlar yetiştiremezsek ileride ne olacağını siz düşünün/düşünelim. Ayrıca bilen insanlara sorup öğrenelim ve çevremize de öğretelim, yetkili ve sorumluların gelişmeleri yakından takip etme ve ülkemize kazandırmaları konularını sürekli hatırlamaları yapmayı görev bilelim.
Tarım eğitimin 178. Yıl dönümü kutlu olsun.